Cilt: 4 Sayı: 1 - 2014 | |
Özetleri Gizle | << Geri | |
ORIJINAL ARAŞTIRMA MAKALESI | |
1. | Peptik Ulser Hastalarinda Sempatik Sinir Sisteminin Elektrofizyolojik Olarak Degerlendirilmesi The Electrophysiological Evaluation of Sympathetic Nervous System in Patients with Peptic Ulcer Hatice Köse Özlece, Nergiz Hüseyinoğlu, Turgut Anuk, Barlas Sülüdoi: 10.5505/kjms.2014.29484 Sayfalar 1 - 5 AMAÇ Bu çalışmanın amacı sempatik deri testi bulgularının helikobakter pilori testleri pozitif ve negatif olan hastalarda karşılaştırmaktır. YÖNTEM Helikobakter pylori pozitif 20 peptik ülser hastası (1.grup), helikobakter pylori negatif 20 peptik ülser hastası (2. grup) ve 20 sağlıklı kontrol grubu katılımcısına sempatik cilt testi çalışıldı. Üç gruba da test uygulandı, amplitüd ve latanslar ölçüldü. Test bulgularına göre gruplar karşılaştırıldı. BULGULAR Grup 1, 2 ve kontrol grubu katılımcılarının ortalama yaşları sırasıyla 48.7,46.5 and 46.3’dü. Her üç grup arasında yaş ve cinsiyet açısından anlamlı fark yoktu. Latans değerleri 1.grupta 1,44±0,3; 2. grupta 1,49 ±0,15; 3. grupta ise 1,54±0,1 ms idi. Amplitüd değerleri 1. grupta 935±258; 2. grupta 949±320 iken, sağlıklı kontrollerde 895±360 µV idi. Amplitüd ve latans değerlerinde üç grup arasında anlamlı farklılık yoktu. SONUÇ Helikobakter pylori pozitif ve negatif olan peptik ülser hastalarında sempatik deri yanıtlarının amplitüd ve latans değerleri sağlıklı kontrollerin sonuçları ile benzerdir. AIM The aim of the study was to compare the results of sympathetic skin test in patients with positive and negative test results for helicobacter pylori. METHODS Sympathetic skin response was studied in helicobacter pylori positive 20 peptic ulcer patients (Group 1), helicobacter pylori negative 20 peptic ulcer patients (Group 2) and 20 healthy controls (Group3). Sympathetic skin response test applied in all three groups, amplitudes and latencies were recorded. Three groups were compared with the test results. RESULTS The mean ages of the participants of group 1, group 2 and control group were 48.7, 46.5 and 46.3 years, respectively. The mean age and the female/male ratio did not differ significantly among the groups. The mean sympathetic skin response latency was 1,44±0,3 in group 1;1,49 ±0,15 in group 2 and 1,54±0,1 ms in controls. The mean amplitude values were 935±258 in group 1; 949±320 in group 2 and 895±360 µV in controls. There were no significant differences in terms of latency and amplitude among the three groups. CONCLUSION Latency and amplitude values of the sympathetic skin response are similar in helicobacter pylori positive and negative peptic ulcer patients and healthy controls. |
TAM DERGI | |
2. | Kafkas Tıp Bilimleri Dergisi 2014; 4 (1): 1-44. Kafkas Journal of Medical Sciences 2014; 4 (1): 1-44. Kahraman ÜlkerSayfalar 1 - 44 Makale Özeti | Tam Metin PDF |
ORIJINAL ARAŞTIRMA MAKALESI | |
3. | Kornea nakli ameliyatı öncesi bekleme süresini etkileyen özellikler The factors effecting the waiting time before corneal transplantation operation Baki Kartal, Baran Kandemir, Turan Set, Süleyman Kuğu, Aytekin Apil, Sadullah Keleş, Yusuf Özertürkdoi: 10.5505/kjms.2014.98598 Sayfalar 6 - 13 Amaç Kornea nakli bekleme listesine kayıtlıyken merkezimizde ameliyat olan ve bekleme listesinde görülen hastaların karşılaştırılması ile ameliyat önceliği için objektif ölçütler kullanılıp kullanılmadığını araştırmaktır. Yöntem Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Kliniği Kornea Birimi bekleme listesinde 2005 – 2012 tarihleri arasında yer alan hastaların dosyaları ve telefon görüşmelerinden elde edilen bilgileri kullanılarak çalışma verileri elde edildi. Çalışmada yer alan hastalar iki gruba ayrılarak karşılaştırıldı. Grup 1 kliniğimizde ameliyat olan hastaları kapsarken, Grup 2 ameliyat olmayan ya da başka bir klinikte ameliyat olan hastaları kapsadı. İki grup demografik veriler, gözdeki patoloji, merkezimize olan uzaklık ve bekleme süreleri açısından karşılaştırıldılar. Bulgular Keratoplasti bekleme listesinde kaydı bulunan 1567 hastanın 914’ü (%58,3) erkek, 653’ü (%41,7) kadındı. Hastaların yaş ortalaması 43,58±21,48 yıl (4 ay – 94 yıl) idi. Hastaların 397’si (%25,3) kliniğimizde ameliyat olmuş, 1170’i (%74,7) ameliyat olmamış (1074/1170; %91,8) veya dış merkezde (94/1170; %8,2) ameliyat olmuştu. Çalışma grupları arasında cinsiyet, keratoplasti endikasyonu, hastanın tek gözlü olması, bir gözden veya her iki gözden keratoplasti amacıyla kayıt edilmesi açısından istatistiksel farklılık yoktu (p>0,05). Buna karşın Grup 1 hastalarda bekleme süresi, yaş ortalaması, her iki gözde ileri derecede görme kaybı olması oranı ve ikamet adresinin merkeze uzaklığı Grup 2 hastalara göre belirgin olarak daha azdı (p<0,05). Sonuç Kornea nakli merkezinin bekleme listesindeki hastalardan merkeze yakın oturan daha genç hastalar daha erken ameliyat oluyor gibi görülmektedir. Tıbbi önceliklere dayanan bir skorlama sisteminin oluşturulması bekleme süresindeki eşitsizlikleri önleyebilir. Aim To evaluate the objectiveness of the criteria used during patient selection among the patients included in the corneal transplantation waiting list by comparing the characteristics of the operated patients with the patients still seen in the list. Methods The records of the patients included in the waiting list of the Cornea Division of Ophthalmology Clinics of Kartal Dr. Lütfi Kırdar Teaching and Research Hospital from 2005 to 2012 along with telephone conversations were used to obtain the study data. The included patients were divided into two for comparison. Group 1 included the patients operated in our clinic while Group 2 included the patients who have not been operated yet or operated in another clinic. The two groups were compared with each other in terms of demographics, eye pathology, distance between patients’ residence and our center and the duration of wait. Results Of 1567 patients included in the keratoplasty waiting list, 914 (58.3%) were male and 653 (41.7%) were female. The mean age was 43.58±21.48 years (4 months – 94 years). We operated 397 (25.3%) patients in our clinic, whereas the remainin 1170 (74.7%) patients were either not operated (1074/1170; 91.8%) or operated in another medical center (96/1170; 8.2%). There was no statistically significant difference between the two groups in regards with the gender, indication for keratoplasty, having vision in one eye only, and enlistment for one or two eyes (p>0.05). In contrast, the obtained values for waiting time, mean age, severity of bilateral visual impairment, and the distance between the residential address and our center were lower in Group 1 in comparison with Group 2 (p<0.05). Conclusions Among the patients included in the waiting list of the corneal transplantation center, younger patients living closer to the center seem to be operated earlier. An objective scoring system based on medical priorities may prevent the inequalities of waiting durations. |
4. | Sigara ve zararlarına yönelik eğitimin etkinliği: Bir konferans değerlendirmesi Efficicacy of an education program on smoking and its hazards: Evaluation of a conference Hamit Sırrı Keten, Mustafa Haki Sucaklı, Özgür Ersoy, Hüseyin Üçer, Nagihan Sarı, Mustafa Çelikdoi: 10.5505/kjms.2014.92486 Sayfalar 14 - 18 GİRİŞ Bu çalışmada; memurlar, din ve sağlık görevlilerinin sigara konusunda bilgi, tutum ve davranış özelliklerinin ortaya konulması ve sigara konusunda verilen eğitimin katılımcıların bilgi, tutum ve davranış özellikleri üzerine etkisinin ortaya konulması amaçlanmıştır. YÖNTEM Çalışmada Kahramanmaraş’ta sigaranın zararları konusunda verilen bir konferansın öncesinde ve sonrasında, konferansa katılan; din görevlileri, sağlık çalışanları ve memurlar üzerinde yapıldı. Katılımcılara uygulanan ankette sosyodemografik verileri; tütün ürünleri konusunda bilgi, tutum ve davranış özellikleri sorgulandı. Sigaranın zararlarına yönelik bilgi düzeyini ölçmek için 20 soru soruldu ve her bir soru bir puan olarak değerlendirildi. Katılımcıların sigaranın zararları üzerine bilgi düzeylerinin değişimi eğitim öncesi ve sonrası veriler karşılaştırılarak incelendi. BULGULAR Katılımcılar 18-58 yaşları arasında olup, yaş ortalaması 40.0±8.6 idi. Çalışmaya katılan 90 katılımcının 67’si (%74.4) erkek, 23’ü (%25.6) kadındı. Çalışmaya katılan olgulardan 40'ı (%44.4) sigara, 5’i (%5.6) Maraş Otu, 2’si (%2.2) ise hem sigara hem de Maraş Otu kullandığını ifade etti. Hemşirelerin 7’si (%53.8), ebelerin 6’sı (%54.5), memurların 25’i (%73.5) ve imam hatiplerin 2’si (%6.2) sigara kullanmaktaydı. Kadınlarda sigara kullanma oranı % 52.2, erkelerde %41.8 olarak tespit edildi. Katılımcıların sigaranın zararlarına yönelik bilgi skorları eğitim öncesinde 15.8±2.8, eğitim sonrasında ise 17.0±2.4 olarak bulundu. Eğitim sonrası bilgi düzeyi anlamlı olarak artmıştı (p=0.001). SONUÇ Eğitimler sonrası yapılan değerlendirilmelerde bilgi tutumunun yükseldiği görüldü. Sigara ile etkin mücadelede önemli rolleri olan bu gruplarda periyodik eğitimlerin düzenlenmesi yararlı olacak gibi gözükmektedir. AIM The study aimed to find out knowledge, attitudes and behaviors of civil servants, religious and health officials attending to a conference regarding smoking hazards, and to determine the effects of an education program on smoking hazards. METHODS Among civil servants, religious and health officials (n: 90) working in Kahramanmaraş, those attended to a conference regarding smoking hazards were applied a questionnaire before and after the conference. The questionnaire comprised 20 questions regarding socio-demographic characteristics, tobacco products and related knowledge, attitudes and behaviors. One point was given for each question to assess the level of knowledge about smoking hazards. Change of the level of the knowledge about the hazards of smoking was analyzed by comparing the data obtained before and after the conference. RESULTS The age of the participants ranged between 18 and 58 years, with a mean age of 40.0±8.6 years. Out of 90 participants, 67 (74.4%) were male and 23 (25.6%) were female. Of these, 40 (44.4%) were cigarette smokers, 5 (5.6%) were Maraş Powder users, while 2 (2.2%) participants were both smokers and Maraş Powder users. Seven (53.8%) of nurses, 6 (54.5%) of midwives, 25 (73.5%) of civil servants, and 2 (6.2%) of imams were cigarette smokers. Smoking rate among women was 52.2%, while it was 41.8% in men. The average knowledge level score was 15.8±2.8 before education and 17.0±2.4 after education. After training, the level of knowledge increased significantly (p = 0.001). CONCLUSIONS Level of knowledge of participants was significantly increased after the conferences. For an efficient fight against smoking, periodic education of some groups of people having influential effect on the society seems to be beneficial. |
5. | Endemik Bölgelerde Bruselloz Tanısında Serolojik Testlerin Kombinasyonu Combination of The Serological Tests For The Diagnosis of Brucellosis in Endemic Areas Mehmet Balcı, Çiğdem Kader, Neziha Yılmaz, Mehmet Uyar, Yalçın Erdoğandoi: 10.5505/kjms.2014.31549 Sayfalar 19 - 22 AMAÇ Bu çalışmada RBPT ve/veya STAT testleri negatif olan klinik ve epidemiyolojik olarak bruselloz ile uyumlu hastalarda RBPT, STAT ve ELISA kombinasyonunun tanıdaki etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. YÖNTEM Klinik ve epidemiyolojik olarak brusellozla uyumlu 66 olgunun serum örneği RBPT, STAT ve ELISA ile test edildi. RBT pozitif ve negatif kişilerde STAT ve/veya ELISA test sonuçları seropozitiflik yönünden karşılaştırıldı. Veriler SPSS 16.0 bilgisayar programına girildi. Sonuçların istatistiksel analizi için Fischer Exact testi yapıldı. P< 0.05 anlamlılık düzeyi olarak kabul edildi. BULGULAR Brusella antikorları yönünden RBPT ile test edilen serumların %45.5i seropozitif, %54.5’ü seronegatif olarak bulundu. İki farklı testin (STAT ve/veya ELISA) pozitifliği birlikte değerlendirildiğinde seropozitiflik oranı RBPT pozitif grupta %73 iken RBPT negatif grupta ise %25 olarak saptandı. Testlerin kombinasyonu her iki grupta da seropozitiflik oranını anlamlı olarak artırdı (p<0.05). SONUÇ RBPT, STAT ve ELISA kombinasyonunun özellikle bruselloz ön tanısı ve RBPT ve / veya STAT için negatif testleri olan hastalarda daha fazla test pozitifliğini sağlıyor gibi gözükmektedir. AIM The aim of the study is to analyze the efficiency of combination of RBPT, STAT and ELISA tests in brucellosis patients where the diagnosis is dependent on the compatible clinical and epidemiological findings with negative RBPT and/or STAT test results. METHODS The serums of 66 patients having clinical and epidemiological findings compatible with brucellosis were analyzed using the combination of RBPT, STAT and ELISA tests. Serum samples positive or negative for brucellosis using the RBPT were analyzed for seropositivity using the STAT or ELISA tests in combination. The results were statistically analyzed with the SPSS 16.0 computer program using the Fisher Exact test. The significance level was defined as p< 0.05. RESULTS: Serum samples tested for brucellosis using the RBPT were found to be seropositive in 45.5% and seronegative in 54.5%. The seropositive group had 73% seropositivity with the combination of STAT and ELISA. The seronegative group also had 25% seropositivity with the combination of STAT and ELISA. Both groups’ seropositivity rate significantly increase with the combination of the tests (p<0.05). CONCLUSİON It seems that the combination of RBPT, STAT and ELISA tests increases the rate of seropositivity in patients with negative RBPT and /or STAT tests, particularly with a pre-diagnosis of brucellosis. |
6. | Sağlıklı Bireylerde Kinezyo Bantlama Tekniğinin Quadriceps Kas Kuvveti Üzerine Etkisi The Effect Of Kinesiotaping technique On Quadriceps Muscle Strength of Healthy Subjects Erkal Arslanoğlu, Nevin Atalay Güzel, Besime Çillidoi: 10.5505/kjms.2014.08370 Sayfalar 23 - 26 AMAÇ Bu çalışma, sağlıklı bireylerin quadriceps kas grubuna uygulanan kinezyo bantlama tekniğinin bacak kuvveti üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. YÖNTEM Çalışmaya, kinezyo bantlama tekniğini engelleyecek veya kısıtlayabilecek herhangi bir sağlık problemi olmayan gönüllüler katılmıştır. Deney grubunu Gazi Üniversitesi kadın futbol takımında yer alan 14 sporcu, kontrol grubunu ise Hacettepe Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümünde eğitim gören ve sporla uğraşmayan öğrenciler oluşturmuştur. Bacak kuvvetini ölçmeden önce 15 dakika ısınma yapılmıştır. İlk olarak; bantlama işlemi yapılmadan ölçüm alınmış, daha sonra quadriceps kas grubuna, kas tekniği ile uzman fizyoterapist tarafından bantlama işlemi uygulanmıştır. Bantlamadan 30 dakika sonra bacak kuvveti ölçümü tekrar alınmıştır. Tüm ölçümlerde 2 deneme sonrasındaki en iyi sonuç kaydedilmiştir. Araştırmadan elde edilen veriler SPSS 15 (Statistical package for social sciences) paket programında, betimsel istatistik analizleri ve Wilcoxon Sıra Toplam Testi kullanılarak analiz edilmiştir. BULGULAR Araştırmada 14’ü deney ve 14’ü kontrol grubunda olmak üzere toplam 28 kadın gönüllü katılmıştır. Deney grubunun yaş, boy ve kilo ölçümleri sırasıyla 15,9 ± 0,8 yıl, 163,28 ± 6,93 cm ve 57 ± 7,28 kg bulunurken, kontrol grubunda 17,9 ± 0,2 yıl, 168,85 ± 6,5 cm ve 59,57 ± 7,08 kg bulunmuştur. Araştırma bulgularına göre; deney ve kontrol grubunda kinezyo bantlama tekniği ile bacak kuvveti arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı (p>0.05). SONUÇ Quadriceps kas grubuna yapılan kinezyo bantlama tekniğinin, herhangi bir sağlık problemi olmayan kişilerde bacak kuvvetine etkisi yok gibi gözükmektedir. AIM The purpose of this study is to determine the effect of kinesiotaping technique on quadriceps muscle strength. METHODS The study included healthy volunteers without a contraindication for kinesiotaping. Study group included 14 female athletes from Gazi University Soccer Team, and control group included 14 female students studying in Hacettepe University Department of Physiotherapy and Rehabilitation. The girls in control group were not performing active daily sport. All subjects made 15 minutes warm-up exercises before measurements. Firstly, all subjects’ leg strengths were measured before kinesiotaping and then kinesiotape was applied on quadriceps muscle groups in both legs with the help of a specialist physiotherapist. Muscle strength was re-measured 30 minutes after kinesiotaping. The highest values were recorded after two trials. The data were analyzed with descriptive statistics and Wilcoxon Signed Rank Test by using SPSS 15 Package Program. RESULTS A total of 28 healthy volunteer female students (14 in study and 14 in control groups) participated in the study. The means of age, height and weight in study group were as 15.9 ± 0.8 years, 163.28 ± 6.93 centimeters and 57.0 ± 7.28 kilograms, and in control group 17.9 ± 0.2 years, 168.85 ± 6.5 centimeters and 59.57 ± 7.08 kilograms, respectively. There was not any significant change of leg strength after kinesiotaping either in study or control group (p>0.05). COCNCLUSION Kinesiotaping of quadriceps muscle seems to have no effect on the leg strength of healthy volunteers. |
DERLEME | |
7. | Yaşam tarzı değişikliğinin üreme potansiyeline etkisi Effect of modification of lifestyle on reproductive potential Turgut Aydın, Mert Ali Karadağ, Aslan Demir, Kürşat Çeçen, Yetkin Karasu, Kahraman Ülkerdoi: 10.5505/kjms.2014.64936 Sayfalar 27 - 35 Bireyler yaşam tarzlarını modifiye ve kontrol ederek, fertilite potansiyellerini bir dereceye kadar arttırabilir veya muhafaza edebilirler. Yaşam tarzlarının modifikasyonu, üreme sağlığı ve fertilite potansiyelini arttıracak veya bozacak çeşitli faktörlere maruziyeti belirleyebilir. Bu makalede, yaşam tarzı seçimlerine göre değişebilecek modifiye edilebilir bazı faktörleri ve onların üreme sağlığına olan etkilerini güncel tıbbi literatür eşliğinde sunuyoruz. Individuals have roles in preserving or increasing their fertility potential to a degree by controlling and modifying their life styles. Life styles modification may determine exposure to various factors that may improve or disprove reproductive health and fertility potential. Herein, we try to present some modifiable factors varies according to the life style preferences and their effects on reproductive health in the light of current medical literature. |
OLGU SUNUMU VEYA SERISI | |
8. | Toksik megakolona yol açan izole yetişkin hipoganglionozis: Bir Olgu Sunumu Isolated adult hypoganglionosis resulting in toxic megacolon: A Case Report Şahin Kahramanca, Gülay Özgehan, Bahadır Rüçhan Celep, Gaye Ebru Şeker, Ata Türker Arıkök, Tevfik Küçükpınardoi: 10.5505/kjms.2014.28291 Sayfalar 36 - 39 İzole hipoganglionozis, intestinal inervasyon defektlerinin nadir sebeplerinden biridir. Lamina propriada düşük asetilkolinesteraz aktivitesi ve myenterik ganglion sayısında azalma ile karakterizedir. İzole hipoganglionozis, ciddi kabızlık ve pseudo-obstrüksiyon kliniği ile klasik Hirschsprung hastalığına benzer. Biz bu yazıda toksik megakolon ile başvuran izole hipoganglionozisi olan bir yetişkin hastayı sunuyoruz. Isolated hypoganglionosis is a rare form of intestinal innervation defects. It is characterized by reduced number of myenteric ganglia and low acetyl cholinesterase activity in the lamina propria. Clinically, it resembles classical Hirschsprung’s disease with severe constipation or even pseudo-obstruction. Here in, we report a case of isolated hypoganglionosis presenting with toxic megacolon. |
9. | Tayanç-Prasad sendromu olgusunda alkalen fosfataz ve insülin benzeri büyüme faktörü-1 düzeyi: Bir olgu sunumu Alkaline phosphatase and insuline-like growth factor-1 levels in Tayanç-Prasad syndrome: A case report Zafer Bıçakçıdoi: 10.5505/kjms.2014.96967 Sayfalar 40 - 44 Tayanç-Prasad sendrom’u geofaji, demir eksikliği anemisi, hepatosplenomegali, deri değişiklikleri, hipogonadizm, büyüme ve gelişme geriliği ile karakterizedir. Yaklaşık 5-6 yıldan beri geofaji’si olan 13,5 yaşındaki kız hastanın 4-5 yıldan beri haftada 3-4 gün devam eden ishali, bir yıldan beri baş ağrısı, iştahsızlığı, çarpıntısı ve solukluğu vardı. Demir eksikliği anemisi tespit edilen hastanın, ALP (alkalen fosfataz)’ı ve IGF-1 (insulin-like growth factor-1)’i düzeyleri düşüktü. Hastaya ferroglycine sülfat ve çinko sülfat başlandı. Yaklaşık 6 aylık takibinde 2cm boy uzaması, 6,7 kg kilo alımı, göğüs çevresi artımı 5,5cm, üst/orta kol çevresi artımı 4cm oldu. Karaciğer ve dalak büyüklüğü kayboldu. Hastanın anemisi ve ALP belirgin bir şekilde düzeldi. Sonuç olarak; demir eksikliği anemisi olan ve ALP’ı düşük bulunan bir hastada geofaji de varsa çinko eksikliğinden şüphelenilmelidir. Bir olgu nedeniyle çinko, ALP ve IGF-1 düzeyinde azalma saptanmış olmakla birlikte daha fazla hasta grubunda araştırma yapılmalıdır. Tayanç-Prasad Syndrome is characterized by geophagia, iron deficiency anemia, hepatosplenomegaly, skin changes, hypogonadism, and retardation of growth and development. A 13.5-year-old female patient who had geophagia for approximately 5-6 years, presented with an ongoing diarrhea 3-4 days a week for the last 4-5 years, headache, loss of appetite, palpitations, and pallor for one year. The patient had an iron deficiency anemia, and low levels of ALP (alkaline phosphatase) and IGF-1 (insulin-like growth factor-1). The patient was treated with ferroglycine sulfate and zinc sulfate. After the 6-month follow-up, her there were a height increase of approximately 2 cm, a weight gain of 6.7 kg, a chest girth increment of 5.5 cm, and an increment of the upper / mid-arm circumference of 4cm. The hepatosplenomegaly disappeared. Anemia and ALP level improved significantly. As a result, zinc deficiency should be suspected in a patient with iron deficiency anemia, low ALP levels, as well as geophagia. Although decreased levels of zinc, ALP and IGF-1 were detected in this particular case, more research is required in a larger number of patients. |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı
Kafkas Tıp Bilimleri Dergisi Editörlüğü
Kars, Türkiye
Telefon: +90 474 225 11 92 - 93 Faks: +90 474 225 11 96
e-mail: edit.tipdergi@gmail.com